Izi olmayan var mı?

Hızlı şehir yaşantısı ile artan nüfus yoğunluğunun getirdiği geçim sıkıntısı ve strese, düzensiz yaşam, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, diyetle alınan toksinler ve solunan havanın bozulması da eklenince dünya genelinde yapılan ameliyatların sayısı her geçen gün katlanarak artmaktadır.
Estetik ameliyatlar, kalbin koroner ameliyatları, sezaryenle doğumlar, trafik kazaları, iş yaralanmaları, darp ve savaş yaralanmaları ile yanık izleri günümüz dünyasında rutin hale gelmiştir. Bütün bunların bizlere mirası “iz”lerdir.
Vücudunda iz olmayan insanların sayısı giderek azalmaktadır.
Yeni Teknolojiler ne getiriyor...
Plastik cerrahi ameliyatlarındaki yeni teknikler ve lazer teknolojilerinin hızlı gelişimine rağmen bugün hala vücudumuzdaki izlerin 100% tedavisi yine de mümkün olmamaktadır. Lazer teknolojisi bu konuda büyük bir ilerleme kaydetmiş olmasına rağmen bazı durumlarda yine de yetersiz kalabilmektedir. Bazen de tıptaki yüksek teknolojiye paralel gelen yüksek maliyetler, izleri kaybetmeyi engelleyen bir durum yaratabilmektedir.
İzlerin tedavi yöntemleri arasında, lazer dışında birtakım merhemler ve iz içine steroid enjeksiyonu gibi tedaviler de yeralmakta, bunlar da bir miktar iyileşme sağlayabilmektedir.
Bazılarımızın ailesel alt yapısı sebebiyle yaşadığı aşırı kabararak iyileşmiş izler için radyoterapi (kanser tedavisinde kullanılan ışın tedavisi) dahi uygulanabilmektedir. Her ne yapılırsa yapılsın yukarıda belirtilen güncel tıp yöntemleri ile sadece belirli bir miktar iyileşme sağlanabilmektedir. İzin tipine, kişiye ve oluşturduğu görsel sorunun büyüklüğüne göre tüm bu yöntemlerden uygun olanları kullanarak başladığımız tedavilerin sonuçları yine de tatmin edici olmayabilmektedir.
İşte bu gelinen son aşamada, tıbbın yetersiz kaldığı durumda paramedikal bir uygulama olarak son tamamlayıcı vuruşu yapmak için “tatuaj ile yara kamuflajı yöntemi” kullanılabilmektedir.
Tatuaj mı?
Hemen şunu belirtmek gerekir ki bu yöntemle de 100 % orijinallik sağlanamaz. Ancak en az 70% gibi bir başarı oranı verilmektedir. Böyle bir sonucun dahi yüzünde iz taşıyan bir kişiye verdiği tatminin değeri dünyada başka hiçbir şeyle karşılaştırılamaz.
Plastik Cerrahide kullandığımız tüm teknikleri gözden geçirerek uygun olanı seçip hastamıza uyguladıktan sonra hala tatmin edici bir görünüm sağlanamamışsa artık tatuaj tekniğini kullanma zamanı gelmiştir. Hastamızı yönlendirmeden önce tatuaj öncesi hazırlık safhalarını yine biz yapmaktayız. Burada, bu yöntemin ayrıntılarından biraz bahsedelim.
Nasıl Yapılır?
Seçtiğimiz teknikle yaptığımız tedavi, yara izini deri ile aynı seviyeye getirmiş ve yaranın olgunlaşmasını sağlamıştır. Bu ilk aşamadır ve tatuaj için de hazırlıktır.
İkinci aşama Tatuaj işlemidir. Tatuaj, izin vücudun orijinal rengine en uygun tondaki kalıcı dövme boyası ile boyanma işlemidir. İşlemde en güvenilir ve orijinal ürünler kullanılmaktadır. Orijinal ürün kullanmanın avantajı kilo alma-verme ve kas geliştirme gibi olaylardan sonucun etkilenmemesidir.
Uygulama, hastanın ağrı eşiğine göre anestezili veya anestezisiz olarak yapılabilmektedir. Anestezi uygulanacak ise bir lokal anestezik merhemden faydalanılmaktadır. İzin boyutuna ve genişliğine göre bir veya iki seans gerekebilmektedir.
Uygulama, derinin kendi normal tonuna döndüğü, güneşin etkisiz olduğu mevsimlerde daha uygundur. Çünkü derinin renk tonu her ne kadar güneş koruyucu kullanılsa bile yaz ve kış aylarında bir miktar değişim göstermektedir. Tatuaj yapılan bölge rengi sabit olduğu için yaz aylarındaki bronzlaşmaya bu bölge ayak uyduramaz ve orijinalliğe yakınlıktan biraz uzaklaşılır.
Uygulama yapılan bölgeler özellikle güneşin etkili olduğu aylarda yüksek koruma faktörlü (elli faktör ve üzeri) güneş koruyucular ile korunmalıdır.
Tatuaj işleminin yapıldığı bölgede yüzeyel bir yara olmakta ve bu yara için uygulama sonrasında epitelizan bir krem kullanılmaktadır. Yapılan tatuaj işleminin süresi ömür boyudur.
Vitiligo– Yanıklar – Meme başı kayıpları
Tatuaj işleminin uygulandığı iki özel durumdan ayrıca bahsetmek gerekir. Bunlardan birincisi vitiligo hastalığıdır. Bilindiği üzere vitiligoda oluşmuş lezyonların bugün için bilinen herhangi bir tedavisi yoktur.
İkincisi ise günümüzde ne yazık ki görülme sıklığı giderek artan meme kanseri olguları veya meme başının bir başka nedenle kaybedildiği durumlardır . Meme kanseri ameliyatlarında meme başı her zaman korunamayabilmektedir. Meme, plastik cerrahi yöntemlerle yeniden yapılandırıldıktan sonra meme başı tatuaj yöntemi ile oluşturulmaktadır. Yine benzer şekilde yanık izlerinin tedavisinde ve açık kalp ameliyatı sonrası göğüs kafesinde kalan izler için bu yöntemden faydalanılmaktadır.
En önemlisi: Kim yapacak, nasıl yapacak?
Tıptaki hızlı gelişmelere rağmen henüz çaresizlik içinde olan “izler” konusunda tatuaj yöntemi ile hastalarımızda yüz güldürücü sonuçlar alabilmekteyiz. Ancak hastalarımızın, vücutta yara oluşturularak yapılan bir yöntem olduğundan uygulama sırasında hijyenin çok önemli olduğunu bilmeleri, kullanılan boyaların sertifikalı ve vücuda zararsız uygun ürünler olduğundan emin olmaları; bu yüzden de böyle bir ihtiyaç halinde mutlaka hekim kontrolünde olmaları ve hekim yönlendirmesi ve izlemiyle tatuaj işlemini gerçekleştirmeleri önemlidir.